Adres

Vali Konağı Cd. Konak Apt. No:127/3 (Nişantaşı Anadolu Lisesi Karşısı) Şişli, İstanbul

İletişim +90 536 725 54 54 drhasancaglar@yahoo.com
Homeopati ile ruh beden en derinden şifa bulur. Doğanın kuantum fiziği ile eşsiz dansı!

Homeopati özünde bir enerji, frekans tedavisidir. “benzeri benzerle tedavi etmek” ilkesine dayanır. Bu ilke; insana yüksek dozda verildiğinde hastalık belirtilerine yol açan bir ilacın, benzer belirtileri gösteren bir hastaya çok düşük dozda verilerek iyileşmeyi sağlaması şeklinde anlatılabilir. Buna basit bir örnek verirsek, “uykusuzluk yapar” diye akşamları içmekten çekindiğimiz kahveden hazırlanan homeopatik ilaç (remedi), uykusuzluk tedavisinde kullanılabilir.

Benzeri benzerle tedavi ilkesi neredeyse 5 bin yıllık bir geçmişe sahiptir. Hipokratın uygulamalarında, Paracelsus ve İbn-i Sina uygulamalarında homeopatinin izleri görülebilir. Ancak homeopati yaklaşık 300 yıl önce Alman doktor ve bilim adamı Samuel Hahnemann tarafından geliştirilmiş, ilkeleri belirlenmiş ve bir disiplin haline getirilmiştir.

Doğadan kopuşun sancılarıyla yüzleştiğimiz günümüzde tüm dünyada artık bütünsel tedavilerin ve homeopatinin kullanımında artış görülmektedir. Moleküler biyoloji, sibernetik ve kuantum fiziğindeki gelişmeler, nanoteknolojinin önem kazanması, homeopatik remedilerin daha çok anlaşılmasına neden olmuştur. Bugün maddenin en az milyonda biri boyutlarıyla uğraşan nanoteknoloji, nanofarmakoloji, elektron dalgacıkları ve rezonans kavramlarını şekillendirmiş bulunmaktadır. Potentizasyon işlemiyle maddenin yüzlerce, binlerce hatta milyonlarca defa aktive edilmesiyle oluşturulan homeopatik ilaçlar(remediler), nanofarmakolojinin ilk uygulamaları olarak değerlendirilmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü(WHO) verilerine göre homeopati dünyada ikinci sıklıkla uygulanan tedavi yöntemidir. ABD’de 2007 yılında yayınlanan resmi raporlara göre, 3,9 milyon yetişkin ve yaklaşık 900 bin çocuk bir yıl içinde homeopati tedavisi görmüştür.

İngiltere, Fransa, Almanya, Danimarka ve Lüksemburg’da homeopati ulusal sağlık sistemine alınmış, İsrail’de bazı devlet hastanelerinde homeopati klinikleri açılmıştır.

Vücüdumuzu, bir makine gibi parçalara ayırıp, tamir edilmesi gereken organları, önce hastalık adları ile etiketleyerek, daha sonra da değiştiren ya da ilaçlarla baskılayan bir yaklaşımın aksine, homeopati her hastaya sorunu kökünden, ruhsal fiziksel tüm boyutlarıyla, kişinin yaradılış özelliklerine saygılı bir şekilde çözmeyi vaat eder.

Homeopati bakışıyla “En küçük aslında en büyüktür.” Hekimlik çabası bunun doğru saptanmasıdır.

Homeopatide her remedi(ilaç) duygularıyla, davranışlarıyla, bedeni ve ruhuyla yaşayan bir canlı organizmadır. Kısa örnekler verirsek,
Aurum(altın): Tepeden bakar, hava atar, öfkelenir, benmerkezcidir, hükmeder, intihara yatkındır. Depresyona kolay girer. Rüyalarında yüksekten düşerler.

Natrum Muriaticum(sofra tuzu): İçe dönük, duygularını gizleyen, topluma karışmayan, sosyal olmayan, ağlamaktan hoşlanmayan, duygularını göstermekten çekinen tiplerdir. Esas duygu, sevdiği ve güvendiği kişi tarafından, aldatılmak, hayal kırıklığına uğratılmak korkusu ve duygusudur.

Lachesis(yılan zehri): Hasta içeriye yorgun bir şekilde girer ve büyük bir iç çekmeyle koltuğa kendini bırakıverir. Hastada çok göze batar bir konuşma isteği vardır. Sürekli iç çeker, sürekli yakınır, ama onu teselli etmeye fırsat vermez.

Kısaca ifade edersek, homeopati ile ruh ve beden en derinden şifa bulur. Doğanın kuantum fiziği ile eşsiz dansı.

\\pptx>mp4//

Derin Zihinsel Homeopati

“Homeopati Bilimi” adlı kitabında Klasik Homeopatinin efsanevi hocası Prof. Dr. George Vithoulkas tamamen dengeli sağlık ve iyilik tanımını şu şekilde yapmış: ‘Sağlık özgürlüktür. Fiziksel bedende ağrıdan, duygusal düzeyde tutkudan ve zihinsel düzeyde bencillikten muaf olmak (özgür olmak) dinamik bir huzur ve sakinlik hali ile sonuçlanır ki, bu da hakikat ile birleşmeyi sağlar.

Sağlıklı olabilmek için de retikübendotelyal sistemi, sempatik ve parasempatik sinir sistemleri, endokrin sistemi ve lenfatik (ki bu sistemlerin hepsi bağışıklık sistemini oluşturur) sistemden oluşan savunma sisteminin çok iyi çalışması, aynı zamanda buna insanın psikolojisinin eşlik etmesi gerekir. Homeopati bu dengeyi sağlar. Aslında yukarıda saydıklarımız bir araya gelince PNI-Psikonöroimmunoloji ortaya çıkar. Bu yöntem zihinsel durumun bedensel tüm sorunlarla bağlantılı olduğunu ve zihinsel rahatlamanın sağlanmasıyla bedensel sorunların da üstesinden gelinebileceğini savunur. İşte tam bir zihinsel homeopati bakışı.

George Vithoulkas’ın Sağlığın Seviyeleri kitabında yazdıklarına bakarak devam edelim. “Homeopatik remedi savunma mekanizmasını hedefler.” Amaç, savunma mekanizmasının enerji düzeyinin uyarılmasıyla güçlenmesini ve reaksiyonunu artırmaktadır. Herhangi bir stres ya da travmanın neden olduğu enerji kaybı veya bozukluğu, organizmanın homeostazındaki istikrarlı dengede bir bozulmaya yol açacaktır. Bu gerçekleştiğinde sağlığı idame ettirmek için, savunma mekanizması artık normal dengeyi otomatik olarak ayarlayamayacak ve organizmanın hayati unsurlarını korumak için görünür belirti veya semptomlar üretmeye başlayacaktır. “Semptomlar faydalıdır, bize göründüğü yüzeysel seviyede sorunları kökünden çözme şansı verir.” Ama bu semptomlar uygun bir şekilde tedavi edilmezse ve semptomlar güçlü kimyasal ilaçlar tarafından bastırılırsa savunma mekanizmasının yanıtını değiştirip daha derin seviyede semptomlar oluşturmaya zorlanır, semptomların görülmesi organizmanın doğal savunmasıdır.”

“Savunma mekanizmasının birincil amacı; rahatsızlığı cilt, mukoza, kaslar gibi periferik bölgede sınırlandırarak hayati organlardan uzak tutmaktır.” Organizmanın yanıtı kimyasallarla baskılanırsa bu yüzeysel semptomlar daha derin hayati semptomlar olarak ortaya çıkar. Homeopati ilk seviyedeki savunmanın gücünü artırarak, o aşamadaki semptomlardan faydalanarak çalışır.

Homeopatinin kurucusu Alman Dr Samuel Hahneman’ın temel homeopati yasası “Similia Similibus Currentur” (Benzer benzeri tedavi eder) da ifade edildiği gibi hastaya benzer bir remedi uygulandığında hastanın savunma mekanizması olumlu bir şekilde uyarılacaktır.

Benim homeopati anlayışıma göre, herkesin hayata baktığı bir gözlük vardır. Buna kişinin bakış açısı, kişinin algısı da diyebilirsiniz. Bu gözlük, bu algı, hastanın kendi yaşadıklarından, boşanmasından, yetimliğinden, sevgisizliğinden, başarısızlığından, hayal kırıklıklarından etkilenebileceği gibi, ailesinin ve atalarının geçmişinden de etkilenebilir. Ve hatta radyasyondan wifi’ye, şampuanından deo-rollon’undan aldığı xenoöstrojenlere, olduğu aşılara, geçirdiği enfeksiyonlara çevresel pek çok neden de bu gözlüğü, bakış açısını, algıyı değiştirebilir. Ve kişi dünyaya bu gözlüğün gösterdiği ölçüde bakabilir. O zaman Dr Rajan Sankara’nın “Hastalık bir delüzyondur” cümlesini de teyit etmiş oluyoruz. Zira hatalı bir algıyla, hayata uzun süre bakmak o kişide mevcut patolojiyi gittikçe derinleştirir. Zihin ve beden normalde uyum içinde çalışan bir bütündür. Hatalı delüzyon ya da algı, her iki düzleme de yansıyarak hastalığı derinleştirir. 

Ben hem bu gözlüğün, algının, ifadesi olan derin hissiyatı, hem de zihin ve beden üzerindeki yansımalarını saptayıp hastalarını her boyutuyla tedavi ediyorum. Sevgili dostum büyük homeopat Dr Ali Saz ile bu konuda çok derin çalışmalarımız var. Bu yolda kendi tarzımızı oluştururken esinlendiğimiz, homeopatiye Sensation Metodun yani daha derin zihinsel incelemenin girmesini sağlayan Dr Rajan Sankaran’a teşekkür ederim. Ayrıca homeopatiye kattıklarına her gün daha minnettar olduğum Dr George Vithoulkas’ı da unutmamak gerek. Onların ışığında, daha iyisini yapmak için uğraşımız nefes aldığımız sürece devam edecek.

Sizi dinliyorum!

Merak ettiğiniz diğer sorularınız için buradayım.

Whatsapp
  • bubble-12
  • bubble-16